Hüseyin bin Ali
'Hüseyin bin Ali bin Ebu Talib' (Arapça: الحسين بن علي, Farsça: حسین بن علی) (d. 626 – ö. 680), İslam peygamberi Muhammed’in torunu, dördüncü halife ve birinci imam Ali ile Muhammed’in kızı Fatıma’nın oğlu. Şia’ya göre Oniki İmam’ın üçüncüsü olan Hüseyin bin Ali, İslam Devleti’nin bir Emevi saltanatına dönüşmemesi için mücadele vermiş ve Emeviler tarafından öldürülmüştür.
Babası Ali ve kardeşi Hasan’ın hilafet haklarını gasbeden I. Muaviye’nin, hilafeti, Hasan ile yaptıkları anlaşmaya rağmen, oğlu I. Yezid’e devretmesine karşı çıktı. I. Yezid’in, halifeye yakışmayan bir yaşam sürdüğünü ve İslam Devleti’ni kendi çıkarları için evireceğini, Muhammed’in getirdiği dinin sadece kendisine yarayan kısımlarını koruyup gerisini hasır altı edeceği düşüncesiyle, I. Yezid’e biat etmedi. Kerbela Savaşı’nda (M. 680 – H. 61) Muharrem ayının onuncu günü öldürülmüştür.
‘10 Muharrem’ gününü, sevenleri, dünyanın çeşitli yörelerinde yüzlerce yıldır ‘Aşure Günü’ olarak anmakta, yas tutmakta ve çeşitli temsillerle onun acısını taze tutmaktadırlar. Hüseyin ve onun öldürülüşü, erken dönem İslam tarihinin en acı ve çetrefilli olayı olarak Müslüman toplumların hafızasında yer etmiştir.
AŞURAGÜNÜ NEOLDU?
Hz. Hüseyin (a.s), 72 kişilik küçük ordusuyla tari-hin en büyük fedakârlık ve yiğitlik destanını gerçek-leştirmeye hazırlanırken, 120 bin kişilik zulüm ve fesat ordusu, zalimlerin rızasını kazanabilmek için, tarihin en çirkin cinayet tablolarından birini oluştur-manın çabası içindeydiler.
Bir taraftan tarihin sayfalarında yiğitlik, fedakârlık, iman, cihat ve hak uğruna her şeyinden geçmenin sadıkane örneğini oluşturmak için cennet gençlerinin efendisi, Resululah'ın (s.a.a) yadigârı Hz. Hüseyin'in (a.s) komutanlığında toplanan az bir grup, diğer tarafta ise dünya ve makam sevgisi, zalimlerden korkmak, çeşitli batıl
taassuplar, kinler, cehaletler vb. batil saiklerle hareket eden ve zuliim ve fesat güçle-rinin hedeflerini amelen simgeleyen bir ordu karşı karşıya gelmişlerdi.
Adeta bu günde Islam ümmetinin ve tarihin ge-lecekteki akışının takdiri belirlenecekti. Öz Muham-medî İslam'ı yaşamak isteyenlerle, Islam adı altında zulüm ve fıska dayanan nizamların sunduğu saptı-rılmış İslam'ı yaşamak istiyenlerin safları birbirinden ayrılacaktı. Böylece bu iki çizgi ve yolun birbirinden farklı olduğunu anlamakta güçlük çekenler, alternatifi olmayan iki zıt yoldan birini seçmek zorunda kala-caklardı. Bunun gerçekleşmesi için, Islam beldelerini uyandıracak bir şok lazımdı. Bir ilahî kan ve sağlam-lığında şüphe edilmeyen bir hareket gerekliydi... AŞURAGÜNÜ NEOLDU?devamı..